TV & PLAZMA -> Fujitsu Bu hayallere bugünlerde tekrar bakalım: Mars’ta şu anda bir uzay aracı kendi başına bir turistik gezide ve çektiği 360 derecelik dijital fotoğraflar internet sayesinde dünyanın her yerinde. Ayda üs kurma meselesi ise bir insanlık düşü olmaktan çıkmış, Amerika’nın bir sonraki seçimlerinde başkanlık yarışı için güzel bir malzeme olarak görülüyor. Geriye bir tek şu “dijital yaşam” hayali kaldı gerçek olmayan diye düşünmeye başlamıştım ki Ice Age filmini seyrettim. Sonunda onu da yapmışlar ama benim haberim yokmuş.
Seyretmeyenlere Ice Age (yani Buz Devri) adlı filmi şiddetle öneriyorum. Sadece eğlenceli bir film olduğu için değil, görüntü sisteminiz için bir test DVD’sinden çok daha fazlasını içerdiği için.
Öncelikle hiçbir sahnenin doğal olmadığını ve film boyunca görüp görebileceğiniz her pikselin sonradan yaratıldığını söyleyerek söze başlayayım. Kulağa pek hoş gelmiyor ama öyle. Dijital gerçekliğin sınırlarını aşıp, çizgi filmlerden sıyrılmayı, gerçeklikte ise en yüksek kalitede çekilen filmlere taş çıkartmayı başarabilen Ice Age’i evimdeki 72 ekran televizyonda izledim. Renklerin canlı olduğu yerlerde harika sonuçlar almış olsam bile, karanlık sahnelerde her şey birbirine girdiğinden pek hoşuma gittiği söylenemez. Daha sonra filmi bir arkadaşımın evinde projeksiyon sisteminde tekrar izledim. Bu kez karanlık sahnede kaçırdıklarımı yakaladım ama bu sefer de renklerin parlaklığı gitti ve film biraz soluklaştı. Keşke ilk önce Fujitsu’nun yeni plazmasında izlemeseymişim, artık filmden keyif alamıyorum…
Parlaklık ve Boyut
Film izlerken iki elle tutulur konu bizler için büyük önem taşıyor: Birincisi boyutlar, ikincisi ise parlaklık. İşlevi önemli olsa bile dev perdede yakaladığınız kadar detayı hiçbir yerde bulmazsınız. 2 metre enindeki bir perdede izlediğiniz film aynı olsa bile 72 ekran TV’de izlediğinizde gözünüze bir tuhaf görünür. Tıpkı sinemada izleyip çok beğendiğiniz filmin TV’de yayınlandığında gözlerinizde bıraktığı buruk tat gibi. Eğer hal3a hayal edemediyseniz salondaki TV’de izlediğiniz filmi bir de çocuğunuzun 37 ekranından bakmayı deneyin -o zaman anlarsınız…
Zaten televizyonlar boyutlar konusunda fazla bir şey sunamadığı için birçok kişi evlerine projeksiyon sistemleri kurduruyor. Ama orada da ne olursa olsun parlaklık TV’lerdeki kadar değil. Sonuçta yapılan işlem, beyaz bir yüzey üzerinden renkli ışığın yansıtılması. Yani asla ekrandaki parlak noktacıklar kadar etkileyici bir görüntüye sahip olmasını bekleyemeyiz değil mi?
Çözüm olarak çeşitli alternatifler olsa bile bu ayki ziyafetimin yerini hiçbirinin tutabileceğini düşünmüyorum. Fujitsu’nun yeni 50 inçlik plazması sayesinde bu ayki filmler biraz daha keyifle izlendi. Fiyat etiketini bir kenara koyduğunuzda (her ne kadar zor olsa da) insanın hemen eve bir tane alıp götüresi geliyor.
50 inçlik plazmaların 42’liklere oranla daha iyi görüntü verdiklerine dair genel teorimi de destekleyen bu yeni model; yeri geldiğinde yumuşayan, yeri geldiğinde ise her ince ayrıntısına kadar size parlayan Ice Age’i (ve tabii ki diğer müthiş filmleri de) mükemmel bir kaliteyle bizlere sunmayı başardı.
Biraz Kurcalayalım
Kurcalamaya kalkılan cihaz 9.000 EUR değerinde olunca insanın eli biraz titremiyor değil. Ama biraz meraktan, biraz da yetiştirmemiz sizler için Şubat’ın ilk gününe kadar bayilere yetiştirmemiz gereken bir dergi olduğumuz için cesaretimizi topluyor ve filmlerle keyif yapmayı bırakıp işe koyuluyoruz.
160 derece açıyla onu izlemenize izin veren plazmanın belki de tek dezavantajı bir TV tuner anten bağlantısının olmaması. Yani bu bir plazma TV değil, ama tuner ünitesi olarak kullanabileceğiniz bir DVD kaydedici de yanına çok iyi gidiyor doğrusu. Sonuçta bu cihazı satın almaya karar verebilecekseniz, bir DVD kaydedici için ödeyeceğiniz de üstüne çok gelmez herhalde.
Bizim Digikutu’yu bağlayıp deneme yaptığımız ekranın kenarında 4:3’lük yayın görüntüsü yüzünden kalan boşluklar epey canımızı sıktı. Bu yüzden kumandası üzerindeki seçeneklere biraz göz atıp neler yapabileceğimizi görmek istedik. Toplam 5 seçeneğiniz bulunuyor. İlki normalde bırakmak, bu durumda ekranın iki yanındaki kullanılmayan bölümlere alışmanız gerek. Diğer ikisi ise DVD gibi 16:9 oranındaki görüntüleri izleyebileceğiniz Wide1 ve Wide2 seçenekleri. Wide1 16:9’dan daha ince uzun formatlarda çekilmiş olan filmleri biraz da alttan ve üstten genişleterek size daha büyük görüntüler sunabiliyor. 16:9’a daha yakın oranlarda hazırlanan filmler içinse Wide2 çok daha başarılı. Her ikisi de 4:3’lük yayınları tam ekran izlemek için kullanılabilir. Tabii daha tombul görüntülerle karşılaşmayı göze alıyorsanız.
Geriye kalan ikili ise Zoom1 ve Zoom2 olarak adlandırılmış. Adlarından da anlaşılacağı üzere her ikisi de görüntüye yaklaşarak detaylara daha yakından göz atmanızı sağlıyor. Üstelik DVD oynatıcınızda böyle bir seçeneğiniz olmasa bile. Zoom1 görüntülere ‘biraz’ yakınlık sağlarken Zoom2 daha da büyüterek en ince ayrıntıyı bile yakından izleme fırsatı sunuyor.
Hazır kumandası üzerindeki tuşlardan bahsetmeye başlamışken devam edelim: Az sayıdaki tuş aradığınızı bulmanızı veya kumandasını bir universal kumandaya tanıtmada epey kolaylık sağlıyor. Menu tuşu sayesinde ekranın tüm özelliklerine dört yön ve bir de Enter tuşu ile ulaşmak mümkün. OSD menüsünden kontrast, parlaklık, renk, tint ve keskinlik gibi çeşitli görüntü ayarlarına ulaşmak oldukça kolay. Menüde de yer alan görüntü modu (Picture Mode) ayarına ise uzaktan kumanda üzerinden tek tuşla ulaşmak mümkün. Görüntü modlarından Natural, renkleri daha parlak ama gerçekçi görebilmenizi, Fine gerçekçiliği artırmak ama parlaklıktan ödün vermenizi, Effective ise ekranın tüm piksellerinin gücünü göstermesini sağlıyor. Ancak Effective modu biraz mavimsi bir görüntü oluşturdu derseniz, Conventional adlı daha güzel bir seçeneğiniz daha mevcut. Bunlar dışında Stil ise ekranınızda fotoğrafları görüntülediğiniz veya bilgisayar ekranı olarak kullandığınızdaki en iyi seçim. Bizler Ice Age’i izlerken Effective ve Natural seçeneklerini, The Core’u izlerken ise daha sıcak renkler sunmada başarılı olan Conventional seçeneğini tercih ettik.
PlasmaVision W Farkı
Fujitsu’nun bu serisinde yer alan plazmaların ortak özellikleri belli. Yüksek kontrast oranı da bunlardan biri. P50XHA30ES ise 3000:1 kontrast oranına sahip ve görüntülerdeki netliği vermek için bu gayet verimli bir değer. Özellikle komponent girişlerinden beslendiğinde elinizdeki cihaz Progressive scan’i de destekliyorsanız bizim gibi harika sonuçlar almanız hiç de zor değil. 16:9 oranlı ekranında 1,07 milyon renk sunabilen cihazın yüksek kontrast oranı sayesinde renkler birbirine girmiyor ve en ince detaylar bile kolaylıkla gözle kolayca görülür hale geliyor.
Bazı plazmalar vardır ki iki metre mesafeden bile piksellerini seçebilirsiniz. Bunun sebebi her piksel arasında bulunan ince aralıkların fazla geniş tutulmuş olmasıdır. Fujitsu’nun 50 inçlik devinde dikkatimizi en çok çeken noktalardan biri de bahsettiğimiz bu piksellerin bir metre yakından ancak belli olmasıydı. Bu oldukça güzel çünkü bu sayede 1 metrenin üzerinde izlenebilecek her mesafede ekranda beliren resimler minicik karelerden oluşmuyor. Diğer yanda bir bilgisayarı ekrana bağladığınızda da farkı açıkça görebiliyorsunuz. Yüzeyinde 1366x768 piksel barındıran plazma ekranın görüntü kalitesindeki netliği sağlayan sebeplerden biri de aslında bu.
Bağlantılar
Komponent üzerinden Progressive Scan destekli bağlantı elbette ki en iyi sonucu veriyor. Bilgisayarınızı plazma ekrana bağlamak içinse DVI-D bağlantısı (eğer bilgisayarınızda varsa) en iyi çözüm olacaktır. Ama tek seçenek bu bağlantılar değil. Plazma ekranın arkasına eklenen scart girişi sayesinde siteme S-Video veya kompozit bağlantıyı bir adaptör yardımıyla yapmak oldukça kolay. Diğer yanda komponent çıkışları olmayan ve scart çıkış verebilen kaynaklarınız için de oldukça kolay bir bağlantı şekli.
Boyutlar Önemli
50 inçlik (127cm) görüntülere kavuşabilmeniz için öncelikle 1106 x 622 x 98 mm’lik ekranı evde sığdıracak bir yer bulmanız gerekecek. Bu yerin bir özelliği de arka panelindeki soğutma fanlarının kapanmaması için duvar vb. engellerden de biraz uzaka yerleştirilmesi gerekiyor. Kişisel tercihimi sorarsanız duvar askısı yerine duvara yakın bir yerlerdeki tavan askı aparatını tercih ederdim. Hem oturma konumunuza göre plazmanın yüzeyinin bakacağı yönü değiştirebilir hem de havada asılı gibi duran ve kabloları duvara gizlemek zorunda kalmayacağınız bir yöntemle plazmanızı kurmuş olurdunuz.
İkinci bir seçenek oalrak duvar askısı tabii ki var. Ama duvar delmekle uğraşmak istemyen veya plazmasının yerini sık değiştirecek olanlar için 300 EUR fiyatla satılan standı en iyi seçenek.
Boyutlar büyüdükçe ağırlık da haliyle artıyor. Dergide bu zarif devi kutusundan çıkartmak ve kurmak için minimum 3 kişi çalıştı. Bu yüzden Enkay’ın teknik ekibinin cihazı sizin için kurma önerisine sıcak bakmanızı öneririz. 45kg’lık ekran çok ağır gibi görünmeyebilir, ama asıl sorun tutacak yerinin olmaması.
Biraz da Kötüler
Fiyat, yeni nesil plazmalar için her zaman bir sorun olmaya devam edecek. Ama 50 inçlik güzelin tek kusuru bu değil. Kutudan çıktığında fark edeceğiniz üzere plazmanızla birlikte güç kablosu dışında bir kablo verilmiyor. Sisteminizi kurma şeklinize göre gerekli kablolar yine Enkay tarafından temin edilebilir.
Diğer bir küçük ama etkili sorun ise uzaktan kumandadan gelen kontrol sinyallerini alan kızılötesi gözün ekranın sağındaki tuşların hemen altına konmuş olması. Bu, ekranla kumandanız arasına girebilecek ve kızılötesi gözün sinyal alamamasını sağlayabilecek ufak tefek engeller için dezavantajlı olabilir. Bu yüzden yerleştirileceği yere dikkat etmek şart.
Bahsettiğimiz ‘kötü’ler elbette cihazın hem görüntü kalitesi hem de büyüklüğü ile sağladığı etkileyiciliğin yanında devede kulak olduğu için göze hiç batmıyor.
Sonuç Olarak…
Eve bir plazma almayı düşünen ve 42 inçlik bir plazma ekran almayı kafaya koymuş olanlara biraz daha sabırla birlikte para biriktirmelerini öneriyorum. Fujitsu’nun sunduğu 50 inçlik yeni plazma hem sabrınızın hem de ona ödeyebileceğiniz rakamın karşılığını ziyadesiyle veriyor.