Devamı... Video Devrimi...
İlk video kaset kaydediciler 1970’lerin başında piyasaya sürülmüştü. Başlangıçta TV yayınlarını kaydedip “zamanı durduran” cihazlar olarak lanse edilmişlerdi ancak bir süre sonra çok daha popüler bir misyon kazandılar; “Sinema filmlerini evde izletmek”. Bu üretimi, dağıtımı ve pazarlamasıyla yepyeni bir endüstri anlamına geliyordu. 1950’li ve 60’lı yıllarda TV yayınlarının sinema endüstrisini tehdit etmesinin aksine, video devrimi tamamen tersi bir etki yarattı. Video kasetle tanışanlar daha çok sinemaya gitmeye başladı. Sinema salonlarını tıka basa dolduran filmlerin kasetleri de çok sattı, hatta vizyonda tutmayan filmler bile video piyasasında rağbet gördü. Kuşkusuz video devriminin tek tetikleyicisi video kaset ve cihazlar değildi. Öncelikle Amerika ardından da Avrupa’da giderek daha fazla ev, kablolu yayınlara bağlandı. Bu izleyici (ve film endüstisi) için çok daha fazla alternatif anlamına geliyordu.Bu yükselen ivmeyi, Avrupa pazarına pek yansımamış olsa da, lazer disk takip etti. TV üreticileri daha yüksek görüntü kalitesi vaadeden TV cihazları üretmeye başladılar. TV, sadece televizyon yayınlarını alan bir araç olmaktan çıkıp evdeki tüm görüntü kaynakları için bir tür “monitör” işlevini kazanmaya başladı.
Stereo, Video ile Buluşuyor...
Evlerde video akımı kendi kulvarında ilerlerken tüketiciler, bir yandan müzik sistemlerindeki stereo sesin keyfini sürüyor, bir yandan da yukarıda anlattığımız ve film endüstrisinde hızla yayılan, Dolby Stereo formatının kullanıldığı sinema salonlarında çevreleyen sese aşina olmaya başlıyordu. İlk video kasetlerin düşük kaliteli mono sesi kısa sürede yerini stereo kasetlere ve cihazlara bıraktı. Buna ek olarak stereo TV yayınları başladı. Böylece uzun süredir aşina olunan ve evde müzik reprodüksiyonu için tasarlanmış iki kanal stereo ses formatı görüntü formatları ile birleşti.
Çevreleyen Ses Eve Geliyor...
1980’lerin başına gelindiğinde yüksek performanslı stereo müzik sistemleri artık birer standarttı. Kaset ses endüstrisindeki yerini almış, CD dijital devrimin başlangıcı olarak lanse edilmişti. Çok başka bir kulvarda da otomobil müzik sistemleri gelişiyor ve walkman’in açtığı yoldan taşınabilir cihaz pazarı doğuyordu. Bu ortam içinde, 1982 yılının sonuna doğru Dolby Stereo olarak kodlanmış sinema filmlerinin LD (lazer Disk) ve video kaset versiyonları Dolby’nin ev için geliştirdiği “Dolby Surround” ses formatı ile tanıtıldı. Bir başka ifade ile “Dolby Surround”, sinema salonlarında çevreleyen ses için geliştirilmiş Dolby Stereo’nun eve uyarlanmış versiyonuydu. Üç kanallı bu format daha sonra Dolby Surround Prologic (4 kanal) olarak geliştirildi.
On yıl öncesindeki quadraphonic sesin aksine Dolby Surround pazarda geniş bir yer edindi. Bunun bir kaç sebebi bulunuyordu: Format ve bununla ilgili sistemler tüketici elektroniği sektöründen önce sinema endüstrisinde denenmiş ve başarılı olmuştu. Bu, adaptasyonu kolaylaştırdı. İkinci olarak format “izleme keyfini arttırmak” gibi görüntü destekli özel bir amaç için geliştirilmişti. Son ve belki de en önemli unsur ise hem profesyonel hem de tüketici elektroniği için standartlar her iki sektörden de bağımsız tek bir merkez tarafından belirleniyordu, Dolby Laboratuarları. Böylece ses sinyali bu güne kadar geçirdiği evrimde çok önemli bir virajı dönmüş oldu. Bundan böyle geleneksel formatların tüm sınırları ortadan kalkacak ve bugüne kadar birbirinden bağımsız hatta izole gelişen, ev elektroniği, sinema, kayıtlı materyal (ses ve görüntü), bilgisayar, vb. gibi birçok endüstrinin yolları birleşecekti.
Dolby Digital Sinemada...
1980’lerin sonuna gelindiğinde, film endüstrisinin giderek artan eğilimlerinin de etkisiyle, dijital ses teknolojisi 35 mm sinema filmiyle buluşturuldu. Ancak mevcut sistemler ve standartlarla uyumluluk için film şeridi üzerindeki analog ses izleri de korundu ve “Dolby Digital optik ses izi” film üzerine ayrıca kaydedildi.
Öte yandan bu formatta yer alan birbirinden bağımsız altı ses kanalının “5.1” kombinasyonu ile sunulması kararlaştırıldı. Bu kombinasyonun, sinema salonlarındaki film gösterimlerinde en tatminkar sonucu verdiği endüstrideki birçok grup tarafından kabul edilmiştir. Buradaki ilk beş kanal, sağ, merkez, sol, sol efekt ve sağ efekt kanallarını ifade ediyorken, “.1” nispeten daha düşük bir bant aralığında çalışan alçak frekans kanalını tanımlar.
Dolby Digital 1992’de sinema salonlarında kullanılmaya başlandı ve aynen analog sinema ses formatlarında olduğu gibi tüketici kullanımına yönelik formatlar için bir sıçrama tahatası oldu. 1995’te lazer disklerde, 1997’de DVD’lerde kullanılmaya başlandı. Bunu kablolu yayınlar, Djital TV yayınları ve sayısız multimedya uygulamaları izledi.
Dolby Digital Evde... İlk kullanımı profesyonel sektörde başlayıp tüketici pazarına “devşirilen” analog çevreleyen ses gibi dijital çevreleyen ses de, profesyonel sektördeki kullanımın eve adapte edilmiş biçimi. Son beş yıldır gündelik hayatımızın içinde olan Dolby Digital, (diğer adıyla AC-3) formatı aynen sinemada olduğu gibi birbirinden bağımsız altı kanal (5.1) üzerine temelleniyor.
Analog teknolojiye dayalı ve çevreleyen ses etkisi için tek bir kanal kullanan (arkada aynı sesi veren iki hoparlör) Dolby Surround Prologic formatının aksine Dolby Digital çevreleyen ses etkisi için birbirinden bağımsız ve iki efekt hoparlörü kullanır. Böylece genişletilmiş alan derinliği ve konumlama sayesinde çok daha gerçekçi bir çevreleyen ses etkisi yaratılır.